YILDIRIM’DA AVRUPA’DA DİN-SİYASET İLİŞKİLERİ VE SEKÜLERLEŞME KONUŞULDU

YILDIRIM’DA AVRUPA’DA DİN-SİYASET İLİŞKİLERİ VE SEKÜLERLEŞME KONUŞULDU

Yıldırım Belediyesi’nin Siyaset Akademisi-Uluslararası İlişkiler Okulu’na konuk olan Araştırmacı Dr. M. Taceddin Kutay, ‘Avrupa’da Din- Siyaset İlişkileri ve Sekülerleşme’ konusu hakkında görüşlerini katılımcılarla paylaştı.

Türk-Alman Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr.Taceddin Kutay, sekülerleşmenin dünyevileşme anlamına geldiğini belirterek, “Dünyevileşme dediğimiz şeyin başlangıç noktasının, dünyaya bir anlam yüklemek olduğunu söyleyebiliriz. Din, aydınlanmaya kadar birçok şeyin referansı idi ve bununla birlikte sadece birtakım şeyleri anlatan değil, birtakım şeylere cevap verendi. Aydınlanma ile başlayan süreç sekülerleşmeyi de beraberinde getirdi. Aslında aydınlanma da sekülerleşmenin bir neticesi olarak ortaya çıktı” dedi.
Bir topluma, cemiyete, kültüre kimliğini kazandıran şeyin kolektif ve kültürel hafıza olduğunu dile getiren Kutay, Avrupa’nın kolektif bir hafıza itibariyle sürekli bir aktarım içerisinde olduğunu ifade etti. Dinin hiçbir şekilde sekülerleşme süreciyle ortadan kalkmadığını belirten Kutay, “Sekülerleşme, birtakım kararlar verirken, izahlarda bulunurken, edimler içerisine girerken, referansınızı din olarak açıklamadığınız, dünyevi mantık, akıl, arzu, haz gibi şeyler olarak açıkladığınız bir süreçtir.  Sekülerleşme ile yola çıktığınızda, dini öteye alarak seçim yaparsınız. Bu dinin olmadığı anlamına mı gelir? Hayır din her zaman vardır. Dinin var oluşu bizim fonksiyonel olarak farklı bir şekilde karşımıza çıkar” ifadelerini kullandı.
“Dine Karşı Mücadele Etmenin Yolu da Dini Kullanmaktır”
Dini sembolizmin Avrupa’da hiçbir zaman yok olmadığını dile getiren Araştırmacı Kutay, “Dini istediğiniz kadar tasfiye edin yahut etmeye niyetlenin. Din kolektif ve kültürel hafızada o kadar yerleşiktir ki dini yok etmek için yine dine muhtaçsınızdır. Mesela silahlı bir grup geldi karşınıza. Bunları yok etmek için yine silah kullanmalısınız karşı tarafa. Dine karşı mücadele etmenin yolu da dini kullanmaktır. Din gider, din gelir. İslamiyet gider, seküler bir anlayış gelir. Bu da bir dindir” dedi.
Kutay sözlerini şöyle tamamladı:
“Avrupa’da din ve siyaset ilişkileri bağlamında baktığımızda sekülerleşme size bir takım şeyleri din dışı bir zemine çekmiş gibi görünse de şöyle bir hakikatle karşılaşırsınız. Günümüz Avrupası’nın en seküler devleti olan laik Fransa’da dahi dönüp baktığınızda ahlak yasalarından bahsettiğinizde, toplumsal kurallardan bahsettiğinizde sürekli olarak bir katolik sembolizmi ile karşı karşıya kalırsınız. Avrupa oldukça seküler bir toplumdur. Hala son derece Hıristiyan kavramlar olduğu, Hıristiyanlık üzerinden döndüğü ve Hıristiyan sembollerinin son derecede korunduğu hakikatiyle karşılaşıyoruz. Bu sebepledir ki İslamiyet Avrupa açısından rahatsız edici bir dindir. Neden? Çünkü İslamiyet kavramları dönüştürüyor. Bambaşka şeyler olarak ortaya çıkarıyor. İslamiyetin rahatsızlık veriyor oluşu da aslında sekülerleşen Avrupa’nın hala son derece Hıristiyan oluşundandır.”