ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Enver Güler ile Bam Teli

Veysel Şatıroğlu, 1894 (H. 1310) yılının güz aylarında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya gelmiştir. Çiftçi Karaca Ahmet ve Gülizar çiftinin altı çocuğundan beşincisidir. Veysel adını almasının nedeni ise daha önce dünyaya gelen ve küçük yaşta vefat eden çocuklarına bir yenisinin eklenmemesi içindir. Çift, yaşadıkları bölgede kutsal kabul edilen (Veysel Karanî’nin uğradığı yer olarak bilinen Beserek Dağı) yere gitmişler ve doğan çocuklarına da uzun ömürlü olması için Veysel adını vermişlerdir (Yılmaz 1996: 9; Özen 1998: 12; Alptekin 2004: 18). Âşık Veysel’in beş kardeşi vardır. Kendisinden büyük kardeşlerinin adları, Ali [Muharrem] (Oğuzcan 1970: 9), Ali’den sonra dünyaya gelen üç kardeşi de erkek olup küçük yaşta hayatlarını kaybetmiştir. En büyük kardeşi Ali ise 1956'da vefat eder. Veysel’den sonra dünyaya gelen ve ailenin tek kız çocuğu Elif olup, 1896/1890 yıllarında doğmuş ve Âşık Veysel’in vefatından birkaç ay sonra ölmüştür (Alptekin 2004: 18). Veysel’in ailesi 1934'te Soyadı Kanunu ile beraber önce Ulu soyadını alır, daha sonra lakapları olan Şatıroğlu ile değiştirir (Sakaoğlu 2014: 582). Veysel’in anlattıklarına göre, yedi yaşında geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle sağ gözünde görme kaybı yaşar ve sonrasında tamamen görme yetisini kaybeder. İlerleyen zamanlarda babası ile beraber ahır temizliği yaptığı bir günde, sol gözünde de görme kaybı yaşar (Oğuzcan 1972: I). Veysel’in görme engeli hayatını etkiler, eğitim hayatına devam edemez. Bu durumu Veysel şöyle anlatır: “Köyümüzde köy imamı Molla Kâhya vardı. Okul çağı gelenler onun odasında toplanırlar. Kur’an-ı Kerim okurlar. Ancak Elif cüzünü öğrenebiliyorlardı. Bir de namaz surelerini. Ağabeyim Ali gelir ‘elif, ‘be’, ‘te’ diye sayardı. O zamandan dahi bu kelimeler aklımda yer etmiştir. Zaman zaman öğrendiğim sureleri okurum.” (Özen 1988: 11-12; Yılmaz 1996: 13-14). Eğitim hayatı başlamadan biten Veysel’in babası Karaca Ahmet, oğlunu Molla Hüseyin’e çırak olarak verir, ondan saz eğitimi almasını sağlar. Veysel ondan “ilk saz hocam” diye bahseder. On beş yaşlarına geldiğinde köylerine gelen halk şairi Çamşıhlı Ali Ağa’dan usta malı şiirler öğrenip söylemeye başlayan Veysel, kendisini geliştirir ve şiirler söylemeye başlar (Alptekin 2004: 21). Veysel, görme engeli olduğundan askere gidemez, 25 yaşına geldiğinde akrabalarından birinin kızı olan Esma ile evlenir. Bu evliliğinden iki çocuğu olan Veysel’in, oğlu (Ali) doğduktan on gün, kızı (Elif) ise bir-iki yaşlarındayken ölür. Ancak Esma ile Veysel’in evliliği uzun sürmez ve o, kardeşleriyle yaşamaya başlar. Bu dönemde çeşitli köylerde misafir olarak kalan Âşık Veysel, ikinci evliliğini Sivas'ın Hafik ilçesinde bir tekkede tanıştığı Gülizar Hanımla yapar ve bu evliliğinden altı çocuğu (Zöhre, Ahmet, Menekşe (Menveşe), Bahri, Zekine, Hayriye) dünyaya gelir.

Âşık Veysel’in tanınmasına, şiirlerinin bilinmesine vesile olan kişi, Ahmet Kutsi Tecer’dir. Ahmet Kutsi Tecer’in 1931'de Sivas’ta düzenlediği I. Sivas Halk Şairleri Bayramı’na Sivas çevresinden pek çok âşık katılır (Makal 1973: 19). O güne kadar sadece köylerde söyleyen Veysel de bu bayrama katılır, bu etkinlikte Âşık İzzet ile karşılıklı söyler. I. Sivas Halk Şairleri Bayramı’na Âşık Veysel’in dışında 13 âşık, Dertli Haydar (Haydar Özdemir), Seyit (Seyit Türk), Ali (Ali Akış), Cehdî (Veysel Cehdî Kut), İzzeti (Ali İzzet Özkan), Feryadî (Mustafa Feryadî Çağıran), Ali (Ali Tozkoparan), Derdimend (Fatma Oflaz) ve Hamit (Hamit Şeker)] katılmıştır.

I. Sivas Halk Şairleri Bayramı’ndan sonra Âşık Veysel’in dili çözülür, usta malı parçaların dışında kendi şiirlerini de söylemeye başlar. Cumhuriyetin 10. yılı kutlamaları dolayısıyla, Ağcakışla Nahiye Müdürü’nün teşviki üzerine ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk Destanı’nı yazan Âşık Veysel törende bu şiirini okumuştur. Şiirin dinleyiciler arasında kabul görmesinden sonra, o, eserini farklı kesimlere okumak ve dinletmek amacıyla yol arkadaşı İbrahim Tutiş’le beraber Ankara’ya gider. Veysel, ilk kez Sivas ilinden dışarı çıkar, daha sonra da Çorum, Tokat, Yozgat, Kayseri, Ankara, Konya, Mersin, Adana, İstanbul gibi şehirlere giderek çeşitli âşık toplantılarına katılır. Veysel’e bu yolculuklarında, Kasım, Halil, İbrahim, Küçük Veysel ve oğlu Ahmet yol arkadaşlığı yapar. Veysel’in şiir söylemeye ve yazdırmaya başladığı yaşlar 39’dur (Sakaoğlu 2014: 584). Usta malı ve doğaçlama şiir söyleme, saz öğretmenliği, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’ndeki Cumhuriyet’in Onuncu Yılını konu alan destanı, İstanbul Radyosu’ndaki program, Âşık Veysel’in bütün Türkiye’de tanınmasını sağlar. Veysel için Türk Folklor Araştırmaları Dergisi (İhsan Hınçer) önderliğinde, Türk Halk Bilgisi Derneği ve çeşitli basın kuruluşlarının katkılarıyla İstanbul’da jübile yapılmış o gecede; Ahmet Kutsi Tecer, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Mes’ut Cemil, Eflatun Cem Güney ve Behçet Kemal Çağlar Âşık Veysel’i çeşitli yönleriyle değerlendirmişlerdir. Gecede; Vedat Nedim Tör, Yaşar Kemal Göğçeli, Ercüment Behzat Lav, Orhon Arıburnu ise âşığın şiirlerinden örnekler sunmuşlardır (Hınçer 1952: 546). 20 Nisan 1952 tarihinde Ankara’da, benzer bir toplantı yapılmıştır (Hınçer 1952: 528). Âşık Veysel, Sivas Millî Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer’in yardımıyla Arifiye (Adapazarı), Hasanoğlan (Ankara), Çifteler (Eskişehir), Göl (Kastamonu), Pamukpınar (Sivas) ve Akpınar (Samsun) Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği yapmıştır. Erzurum, İstanbul, Malatya ve Adana Köy Enstitülerinde ise konserler vermiştir. 1965'te Âşık Veysel’e Türkçeyi güzel kullanması ve millî kültüre hizmetinden dolayı dönemin devlet adamları tarafından “500 lira maaş” bağlanmış, Veysel bu maaşı ömrünün sonuna kadar almıştır. Âşık Veysel, II. Sivas Halk Şairleri Bayramı (30 Ekim 1964) ve Konya II. Âşıklar Bayramı (28-30 Ekim 1967) katılmıştır (Alptekin 2004: 25-26). Veysel, son konserini 15 Ağustos 1971 tarihinde Nevşehir ilinin Hacı Bektaş ilçesinde vermiştir (Özen 1998: 19-20). Bu, Âşık Veysel’in verdiği son konser olmuş ve Âşık Veysel 21 Mart 1973 tarihinde vefat etmiştir. Ailesinin isteği üzerine, cenazesi doğup büyüdüğü, Sivrialan köyüne götürülerek, köy mezarlığına defnedilmiştir.

Âşık Veysel, yedi yaşından itibaren “ilk saz hocam” dediği ‘Molla Hüseyin’den saz eğitimi alır, daha sonra köylerine gelen Çamşıhlı Ali Ağa’dan da usta malı şiirler öğrenip söylemeye başlar. Âşık Veysel’in içinde bulunduğu ortamlarda, şiirlerini dinlediği ve ezberlediği usta âşıklar, Pir Sultan Abdal, Hüseyin, Kul Sabri, Veyselî, Kemter Baba, Veli ve Sıdki’dir (Arslanoğlu 1973: 16). Bu bilgilere göre badeli bir âşık olmayan Veysel, usta-çırak geleneğinde göre yetişmiş, 39 yaşına kadar usta malı şiirler söylemiştir (Alptekin 2004: 40). O, 1931'de Ahmet Kutsi Tecer’in düzenlediği I. Sivas Halk Şairleri Bayramında ilk şiirini okuyarak usta bir âşık olduğunu ispatlar. Âşık Veysel, şiirlerini genellikle saz eşliğinde icra eder, bu bakımdan göz kafiyesinden ziyade, kulakta hoş bir uyum bırakan ses benzerliklerine dayalı olarak kabul edilen şiirleri ve yarım kafiyeli şiirleri söyler (Kaya 2000: 393). Veysel’in 180 civarında şiiri bulunmaktadır. O, geleneksel Türk şiirinin nazım tekniğini bütün özellikleriyle bilmektedir, genellikle 11’li hece ölçüsü (6-5,4-4-3) ile şiirlerinin olduğu görülmektedir (Timurtaş 1973: 13). Âşık Veysel, çoğunlukla koşma, destan, ağıt, az da olsa taşlama türünde örnekler vermiştir. Onun şiirlerinde köy enstitüleri, halkevleri, Atatürk ve Cumhuriyet, birlik ve beraberlik, içinde yaşadığı toplumun kültürel değerleri, Sivrialan, Kızılırmak ve pek çok tabiat unsuru, okul ve hastane, ayrılık, gurbet, eşi ve çocuklarına olan sevgisi, hayatında yer eden önemli devlet adamlarını ve vatan sevgisi konularını ustaca işlemiştir. Yaşadığı coğrafyanın ve Türk insanın özelliğini, yaşadığı dönemin pek çok sosyal ve toplumsal (Kıbrıs Olayları ve Dumlupınar Denizaltısı’nın batması gibi) olayı şiirlerine taşımıştır.

Veysel’in şiirlerinde görülen tabiat unsurlarının başında toprak yer almaktadır. Tasavvufi bir etkiyle toprağı ele alan Veysel, Hazreti Âdem’den bu yana bütün her şeyin ondan gelmekte ve yine ona dönmekte olduğunu vurgulamaktadır. Onun şiirlerinde toprak dışında pek çok tabiat unsurunun varlığı da dikkat çekmektedir. Irmaklar, dağlar, gezip gördüğü şehirler ve o şehirlere özgü ürünleri şiirle buluşmuştur. Memleket Güzellemeleri adını verdiği şiiri şehirlerin ve ürünlerinin bir destanıdır.

Âşık Veysel’in aşk konusu ile ilgili 40 kadar şiirinin olduğu görülmektedir. Şiirlerinde geçen güzele duyulan aşk, sevgilinin elinden rüsva olma, karşılıksız aşka bile razı olma, âşığın sevgilinin kapısında kul olmaya razı gelme şeklinde dile getirilmektedir. Aynı zamanda Veysel’in şiirlerinde yer alan tasvirlerde kendi hayal dünyası ve şiirdeki benzetme unsurlarından yararlandığını, “dişlerin inci oluşu”, “gözlerin ahu bakışı”, “saçların sırma oluşu” görülmektedir (Oğuzcan 1973: 109; Alptekin 2004: 175). Veysel’in şiirlerinde ayrıca gurbet ve dünyanın faniliği gibi pek çok konu işlenmiştir. Ayrıca eşi, annesi ve çocuklarının dışında onun şiirlerinde hayatında iz bırakmış pek çok kişinin adları da görülmektedir. Sivas Millî Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer, Sivas Halkevleri Başkanı Nüzhet Çubukçu, Veysel’in annesi, Gülizar Hanım, Doktoru Kemal Fikret Arık, vb. bunlar arasında sayılabilir (Alptekin 2004: 40). Konya Âşıklar Bayramı’na katıldığında ziyaret ettiği Mevlâna, sık sık ziyaret ettiği Hacı Bektaş Velî, ünlü nüktedan Neyzen Tevfik ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk onun manevi dünyasında yer alan büyüklerdir. Veysel, şiirlerinin yanı sıra bazı konserlerinde halk nesrinin türlerinden örnekler vermiştir. En çok “tebessüm ettirirken düşündüren metin” şeklinde tanımlanabilen, bir tipin etrafında oluşan fıkraları ele aldığı görülmektedir. Âşık Veysel’in, Nasrettin Hoca, Bektaşî, Temel, köylü, Yörük fıkralarının yanında çeşitli zamanlarda üzerinde durduğu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için zaman zaman hayvan masalları da anlattığı görülmektedir (Kaymak 1997: 99-100; Alptekin 2004: 100-101). 20. yüzyıl âşıkları arasında ilk defa şiiri yayımlanan ve şiirleri İstanbul Radyosu’nda okunan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından dinlenen Veysel, aranan bir âşık olmuştur. Plağa okuduğu ilk türkü ise Emlek yöresinin ünlü ozanlarından Âşık İzzetî’ye aittir (Turan 1994: 20). Âşık Veysel hakkında onlarca kitap, yüzlerce makale, armağan dergi ve sempozyum yapılmış ve bildiriler sunulmuştur. 1944 yılından günümüze kadar pek çok araştırıcı onun şiirlerinin derinliğini, ustalığını, hayata bakış açısını çeşitli yazılarla dile getirilmiştir. Tahir Kutsi Makal, Ümit Yaşar Oğuzcan, Yavuz Bülent Bakiler, Adnan Binyazar, Saim Sakaoğlu, Ahmet Kabaklı, Orhan Şaik Gökyay ve pek çok araştırmacı, yazar ve şair onun hakkında eserler meydana getirmiştir. 1950'de Âşık Veysel’in hayatını konu alan, senaryosu Bedri Rahmî Eyuboğlu tarafından yazılan Karanlık Dünyam adlı bir film çekilmiştir, filmin rejisörü Metin Erksan, başrol oyuncuları Aclan Sayılgan ve Ayfer Feray’dır (Özen 1998: 19). Âşık Veysel’in hayatı, şiirleri ve müziği hakkında çeşitli üniversitelerde yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapılmıştır (Güldaş 1993; Bahşi 1997; Tutu 2008; Yurduşen 2013; Tırkaz 2014; Çerkezoğlu 2015). Âşık Veysel’in şiirleri Azerbaycan Türkçesi dışında, İngilizce ve Fransızca’ya da çevrilmiştir.



Anahtar Kelimeler: VEYSEL ŞATIROĞLU