Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü (BAAE) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu konuk olduğu bir programda mültecilerin Türkiye’ye sığındığı dönemi ve ilgili dönemin ekonomik etkilerini ve muhalefet partilerinin mülteciler üzerinden yaptığı siyaseti değerlendirerek, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın mültecilerle ilgili kullandığı dili sert bir şekilde eleştirdi.
Tural Şahbazlı/ Kahramanmaraş İGFA- Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü (BAAE) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu: “Bu kadar yıldan beri yaptığımız yarenliği bir anda devirip dökecek yaklaşımlara asla girmememiz gerektiğini düşünüyorum. Hem kültürümüzden hem dini inancımızdan kaynaklı hem de milletimizin değerlerinden kaynaklı bunlar bize asla yakışmaz” dedi.
Prof.Dr. Mahmut Yardımcıoğlu açıklamasında şu ifadeleri kullandı:, “Yurtdışından ülkemize gelerek misafir olan mülteci kardeşlerimizin bu coğrafyada bizimle birlikte yaşamalarını elbette ki gönlümüz arzu ederdi. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve soyso-politik durum dikkate alındığında, özellikle yaklaşan seçim dikkate alındığında mültecilerle ilgili bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum.
“SERT BİR ÜSLUBU KESİNLİKLE DOĞRU BULMUYORUM”
Bu açıdan bakınca toplumun gözünde; sanki bu insanlar geldi bizim ekmeğimiz bölündü gibi bir bakış açısı ortaya çıkıyor. Toplumun büyük bir bölümü böyle düşünürken haksız diyebilir miyiz? Tabii ki de diyemeyiz. Fakat sert bir üslup ile olaya yaklaşılmasını da doğru bulmuyorum. O yüzden ülkemizde misafir ettiğimiz mültecilerin kalplerini kırmadan, gönüllerini hoş tutarak kendi ülkelerine dönmelerinde onlara yardımcı olmalıyız. Millet İttifakı içinde yer alan bir partiden ayrılarak kendi partisini kuran bir siyasi parti genel başkanının (Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı kastederek) ırkçı, köktenci yaklaşımını da doğru bulmuyorum. Türk milliyetçiliği ile ırkçılık arasında ciddi farklar söz konusudur. O genel başkana söylüyorum bunu: Eğer siz, Dağıstan’dan gelen bir insan olarak; bu ülkedeki insanlara gitsin diyecek olursanız yanlış yaparsınız. Ancak Dağıstan’dan gelen atalarınız bu coğrafyaya sığınmış ve bu coğrafyada yaşar hale gelmişse; onların çocukları ve torunları bu ülkede siyaseten üst mertebelere gelmişlerse mültecilere ırkçı ve köktenci bir yaklaşım içinde bulunamazsınız. Kaldı ki Dağıstan ne Osmanlı’da ne de Cumhuriyet Türkiye’sinde sınırlarımız içerisinde yer almadı. 1071’de Anadolu’ya geldikten 7 yıl sonra 1078’de Halep’i, Şam’ı aldık. 1078’de Halep’i ve Şam’ı Türk toprağı yapan bizim milletimiz Halep Şamlısı; Biz, 1078’den beri bu coğrafyanın ferdiyiz. Bu coğrafyaya belde olmuşuz. Bu milletle beraber bu topraklarda kanımız hercümerç olmuş, sen nasıl bunu konuşuyorsun derlerse, acaba o siyasi partinin genel başkanı buna ne cevap verecek? 1078’den beri hem kültür coğrafyamızın hem de imparatorluk ve devlet coğrafyamız içerisinde yer almış bir Halepli, bir Şamlı; sınır coğrafyamız içerisinde bile yer almayan Dağıstan’dan gelip nasıl konuşuyorsun, sen de kim oluyorsun derse, o siyasi partinin genel başkanının cevabı ne olacak merak ediyorum.”
Misafirliğin sonunda mültecileri kırıp dökmeden yolcu etmenin önemli olduğunun altını çizen Başkan Yardımcıoğlu şunları söyledi: “Yıllardan beri biz bu insanları ülkemizde misafir ediyoruz. Başımıza taç ettik, kimisine oturum hakkı verdik, kimisine vatandaşlık verdik, çocuklarını okullarımıza aldık. Bu insanlar, uzun yıllar bu ülkede insanlara hizmet etti. Biz ev sahipliği yaptık, misafirperverlik yaptık. Şu durumda bunlara karşı kullanacağımız dil çok önemli. Yarın bu insanlar vatanlarına dönmek isterler mi bunu bilmiyorum. Ama döndükten sonra bizi, bu kadar yıldan beri yaptığımız yarenliği bir anda devirip dökecek yaklaşımlara asla girmememiz gerektiğini düşünüyorum. Hem kültürümüzden hem dini inanışımızdan kaynaklı hem de milletimizin değerlerinden kaynaklı bunlar bize asla yakışmaz. Müslüman Türk milleti her zaman mazlumun yanında olmuştur. Bunca derdi çektikten sonra bugünlerde devirip dökmenin doğru olmadığını düşünüyorum.”