İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "Şu ana kadar İsrail'in Beyaz Saray'daki en iyi dostu" olarak nitelendirdiği Trump, 20 Ocak 2017'de ABD Başkanı olduktan sonra aldığı kararlarla Tel Aviv'in yanında yer aldı.
Başkanlığı boyunca Trump'ın İsrail lehine aldığı en tartışmalı ve dikkati çeken karar, 6 Aralık 2017'de "Kudüs'ün tamamını İsrail'in başkenti" olarak kabul etmesi oldu.
Trump'ın uluslararası hukuku hiçe sayan ve Filistinlilerin haklarını görmezden gelen bu kararının ardından 14 Mayıs 2018'de ABD'nin Tel Aviv'deki Büyükelçiliği Kudüs'e taşındı.
Buna ek olarak Trump yönetimi, Filistinlilere yapılan mali yardımları kesti ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Washington'daki ofisini kapattı.
Trump son olarak 28 Ocak 2020'de Filistin davasını ortadan kaldırmayı amaçlayan ve Batı Şeria'daki İsrail işgalini hedefleyen sözde Orta Doğu barış planını açıkladı.
Görevi süresince Filistin yönetimi üzerindeki baskıyı artıran Trump'ın 3 Kasım 2020'deki başkanlık seçimini kaybetmesiyle rüzgar az da olsa Filistinlilerin lehine döndü.
ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilci Vekili Richard Mills, 26 Ocak'ta yaptığı açıklamada, Biden yönetiminin daha önce askıya alınan Filistin'e yardımları yeniden aktif hale getireceğini ve FKÖ'nün Washington ofisinin tekrar açılacağını açıkladı.
Mills, ayrıca yeni yönetimin Filistin-İsrail meselesinde iki devletli çözümden yana olduğunun altını çizdi.
Her ne kadar mali yardımlara yeniden başlanılması, FKÖ'nün Washington ofisinin tekrar açılması önemli adımlar olsa da Filistinlilerin Biden yönetiminden en önemli beklentisi elbette Trump'ın Kudüs kararından geri adım atılmasıydı.
Ancak Biden daha başkanlık koltuğuna oturmadan önce Nisan 2020'de yaptığı açıklamada, seçilmesi halinde ABD'nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs'te tutmaya devam edeceğini dile getirmişti.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 20 Ocak'ta Senato Dış İlişkiler Komitesindeki oturumda adaylığının onaylanmasından önce senatörlerin sorularına verdiği cevapta yeni yönetimin Trump'ın Kudüs kararında herhangi bir değişikliğe gitmeyeceğini teyit etti.
Gelen bir soru üzerine Blinken, Kudüs'ün "İsrail'in başkenti" olduğunda hemfikir olduğunu ve ABD'nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs'te tutmaya devam edeceklerini taahhüt etti.
Filistin-İsrail meselesinin uzun yıllardır çözüme kavuşturulamamasının en önemli nedenlerinden biri elbette Kudüs'ün geleceği.
Filistin yönetimi, çözüm için 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını şart koşuyor. İsrail ise "Kudüs'ün tamamının kendi başkenti" olduğunu iddia ederek buna karşı çıkıyor.
Bunun yanı sıra Filistin işgal altındaki Batı Şeria'nın tamamının kurulacak bağımsız Filistin'in topraklarında yer almasını isterken, İsrail ise Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini boşaltmaya yanaşmıyor.
Trump'ın aldığı, Biden yönetiminin herhangi bir değişikliğe gitmediği Kudüs kararı, Filistin-İsrail meselesinde iki devletli çözümü neredeyse imkansız hale getiriyor.
Zira bu kararla Filistinlilerin başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulması şartı hiçe sayılıyor ve Kudüs'ün "tamamı" İsrail'in kabul edilmiş oluyor.