meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=windows-1254" />

Aysel AKKANAT Akkanat


ORTA ŞEKERLİ KAHVE

Sabah uyandığımızda içebileceğimiz, sevdiklerimizle “bi kahve içimi” diyerek randevulaşacağımız, hatta yemeğin üstüne de “bi kahve gider” deyip keyifleneceğimiz bir içecek.


Çocukken kokusuna meftun olurdum. Ama “çocuklar içmez! Arap olursun!” derlerdi. Biz de korkardık Arap olmaktan. Ne ırkçı bir söylem. Şimdi bunları düşünmeden, keyifle rahat rahat içebiliyoruz.

Ben şimdi asla çayla kıyaslayıp, tiryakileri karşıma almam. Çayı da severiz milletçe. Ama kahve benim olmazsa olmazım. En az çay kadar da bizimdir. Öyle olmasa Türk kahvesi der miyiz? Sahi neden Türk kahvesi denmiş ki?

Önceleri doğal ortamda yetişen bir bitkiymiş kahve. Koyunlar otlarken, bu bitkiden yediklerinde yerinde duramazmış. Etiyopya’da ortaya çıkmış ilk kez, fakat orada içecek haline dönüşmemiş. Osmanlı İkinci Viyana Kuşatmasında çuvallarla getirdikleri kahveleri geri götürmeye üşenmiş ve kendilerine yardım eden Viyanalıya ödül olarak bırakmışlar kahve çuvallarını. Bu kişi kahveleri doğu motifleriyle süsleyip, pazarlamış. O gün açılan kahvehane bugün hala Viyana’da faaliyet gösteriyor. 

Türkler ise ilk kez kahveyi Araplardan almışlar. Fakat Batı dünyası birçok şeyde olduğu gibi, kahveyi de Osmanlı’dan öğreniyor ve bu durum kahvenin Türk kahvesi adıyla anılmasını sağlıyor. Bin beş yüzlü yıllardan beri içtiğimiz kahve elbette artık bizim kültürümüzdür. Bizim kendi ülkemizde Türk kahvesi dememize gerek var mı ki?

 Kız istemeye gidersiniz, kahve içersen iş tatlıya bağlanmıştır. Taziye olur, yine kahve ikram edilir, farklı çeşidi olsa da. 

Yalnız içiyorsan hüznün adıdır kahve. Sevdiğin biriyle içiyorsan mutluluktur, bitsin istemezsin. Kısa bir moladır dertlere, yorgunluğa hatta strese.

Hiç gerçekleşmeyecek bir hayal gibidir kahve. Hayal olduğunu bilirsin yine de vazgeçmezsin. 

Bir de fincanlar vardır ki; onlara destan yazılır. Siz hiç Çin porseleninden kahve içtiniz mi? O ne incelik, o ne zarafet. Kahvenin köpüğüne bakarken elinizde döndürürsünüz hayran gözlerle bakarak.

Çocukluğumda annemin fincanları vardı böyle, şimdikiler gibi büyük değildi. Küçücük kavisli biraz yaygın. Üzerinde İngiliz desenlerinde kız, erkek motifleri süslenmişti. Her şeyin kıymetli olduğu zamanlardı. Büfesi vardı annemin, içinde dururdu. Büfenin camından o resimleri izler, hayaller kurardım. Masal gibi gelirdi. Şimdi de bazen güzel bir fincanla kahve içerken hatırlarım. Sonra da düşünürüm. Kim bilir kimler ne duygularla bu fincandan kahve içti? 

Şimdiler de kahve çeşitleri oldukça fazla. Hepsinin tadı da çok güzel. Bununla birlikte ticari olması, o güzel duyguları azaltıyor olabilir. Kâğıt bardakta içilen kahve, insana hayal kurdurabilir mi? Bilmiyorum. İlle de hayal mi kurmalıyız? Onu da bilmiyorum. Yine de keyif için içiyorsak, ince porselen fincanı öneriyorum kahve severlere.