1.Uluslararası Tarsus Festivali’nin ilk günü birçok etkinliğe sahne oldu. Konser ve eğlence ağırlıklı etkinliklerin yapılmadığı ilk günde; Tarsus’a özgü yemeklerin yer aldığı stantlar, üretici kadın stantları, resim sergileri ve söyleşiler büyük ilgi gördü.
MERSİN (İGFA) - Etkinlikler kapsamında Tarsus Müzesi’nde izleyici ve okuyucularıyla ‘Edebiyat ve Sinema İlişkisi’ başlıklı söyleşide buluşan sanatçılar Ercan Kesal ve Mert Fırat festivalin içeriği hakkındaki gözlemlerini dile getirirken, Serda Büyükkoyuncu Kleopatra’nın o dönemdeki gücünü tarihsel bir yolculuk içinde aktardı.
Festival kapsamında Tarsus’un lezzetleri kısmında St. Paul Meydanı’nda Tarsuslu humusçularla bir araya gelen Ayhan Sicimoğlu, 70’li yıllarda 4 yıl Tarsus Amerikan Koleji’nde yatılı olarak okuduğunu belirtti. Katılımcılara Tarsus anılarından söz eden Sicimoğlu, humus ustalarıyla da birlikte humus yaparak vatandaşlara ikram etti. Sicimoğlu, programdan sonra da kitaplarını imzaladı.
Kesal: “İnsan, Tarsus’un daha çok tanınmasını kalben istiyor”
Tarsus Müzesi’nde gerçekleştirilen söyleşi sonrasında festival hakkında değerlendirmede bulunan ünlü oyuncu-yazar-yönetmen Ercan Kesal, Tarsus’un daha önce bildiği ve çok etkilendiği bir kent olduğunu belirterek, “Festival nedeni ile burada olmak çok güzel. İlk olmasına rağmen festivalin çok kapsamlı, içerik anlamında çok doyurucu olması, bundan sonrakilerin daha iyi olacağına dair insana ümit veriyor” dedi. Programı ilk gördüğümde, ‘İstanbul’dakiler bile bu kadar yoğunlukta, bu güçte festivali zor yaparlar’ dediğini ifade eden Kesal, “Demek ki böyle bir sebatınız var, böyle bir beklentiniz de var ve Tarsuslular’da bunu görüyorum. Bugünkü söyleşi de aslında bunun bir çeşit ispatı oldu. Şehrin yeterince kıymetinin bilinmemesi insanı üzüyor. Tarsus’un daha çok tanınmasını istiyor insan kalben. O yüzden festivalin buna iyi bir aracı olacağına da inanıyorum. Yolunuz açık olsun” dedi.
Fırat: “Festival, neredeyse her sanat dalından bazı örnekleri ve sanatçıları burada buluşturuyor”
Tarsus’un kendisinde ayrı bir yeri olduğunu söyleyen oyuncu Mert Fırat ise Tarsus, Mersin, Antakya ve İskenderun bölgesinin mitolojik öykülerini, efsanelerini, kariyerini, dokusunu ve yemeklerini çok yakından bildiğini söyledi. “Çocukluğum buralarda geçtiği için, bende başka bir his oluşuyor her seferinde” diye konuşan Mert Fırat, “O yüzden böyle festivaller vasıtası ile buralara yeniden gelebilmek, benim için bir fırsat oluyor. Tarsus’un, bu toprakların, Akdeniz’in tortusu bir başka. O tortunun çok geçmişten getirdiği izler var ve o izler bizleri sanatla hemhal ediyor, sanatçıyla buluşturuyor ve bu festivalle buluşturuyor aslında. Festival, neredeyse her sanat dalından bazı örnekleri ve sanatçıları burada buluşma noktasına dönüştürüyor. Böyle özellikli mekanların da bu buluşmayı sağlıyor olması, ya da belediyelerin bu anlamda bunun sürdürülebilirliğini sağlıyor olması çok değerli” şeklinde konuştu.
Büyükkoyuncu: “Bu festival çok doğru bir adreste yapılıyor”
‘Antik Dünyanın En Güçlü Kadını: Kleopatra’ başlıklı söyleşisinin ardından değerlendirmede bulunan Serda Büyükkoyuncu ise, festivallerin şehirlerin kanı-canı olduğunu belirterek, “Tarsus’un böyle bir şeyi yapıyor olması çok önemli. Kleopatra zaten, dünyanın belki de en güçlü kadını. Düşünün ki dünyada kadının hiçbir yeri yokken, Kleopatra bir ülke yönetiyor. Yetmiyor bir başka ülkenin, Roma’nın 3 tane imparatorunu, komutanını kendisine seferber ediyor. Yetmiyor Ürdün Petra kralını kendisine pervane ediyor ve hazırladığı değişik stratejilerle hem ülkesine, hem de tüm dünya siyasetine, ekonomisine ve coğrafyasına yön veriyor. Kocası Sezar öldükten sonra, Antonius ile buluşmaya Kleopatra Kapısı’ndan geçerek, çok görkemli bir şekilde geliyor ve burada kendisi ile çok büyük bir aşk yaşıyor. 7 yıllık beraberliklerinin tohumları burada atılıyor. Dolayısıyla Kleopatra böyle bir festivali çoktan hak etmiş birisi ve bu festival çok doğru bir adreste yapılıyor” ifadelerini kullandı.
Özdülger: “Gerçekten uzun soluklu bir çalışmanın ürünü”
Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü Bengi İspir Özdülger, “Gerçekten uzun soluklu bir çalışmanın ürünü bu. Başkanımız Sayın Vahap Seçer'in önderliğinde, Tarsusumuza yakışır bir festival içeriği oluşturmak istedik. Gerçekten dolu dolu geçiyor. Bugün ilk günümüz. Birkaç alanımız var. O alanlarda etkinlikler yapıyoruz. Söyleşiler, gösteriler, konserler, ekolojik pazar alanlarımız, üretici kadın stantlarımız, sergilerimiz, Tarsus'un olmazsa olmaz gastronomisi ve daha birçok etkinliklerin yer aldığı olağanüstü bir festival yaşıyoruz” dedi. Festivalin bu yılki temasının ‘Kleopatra’ olduğunu dile getiren Özdülger, “Şehrin içerisindeki yankıyı, etkiyi, enerjiyi görmek bizi ayrı motive ediyor. Tarsus'a da bu yakışır zaten” diye konuştu.
“Festivalde önemli eserlerin yer aldığı sergiler de var”
Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öğretim Üyesi Orçun Çadırcı, “Öncelikle bu serginin ulusal katılımlı bir karma sergi olduğunu belirtmek isterim. Sergide toplamda 27 sanatçıdan 30 eser mevcut. Bu resimler Çukurova Çağdaş Sanat Eğitim ve Kültür Vakfı koleksiyonuna kazandırılmış bağış eserler. Tarsus Kültür Girişim İnisiyatifi’nin hayata geçirdiği bir proje aslında” diye konuştu.
Çukurova Çağdaş Sanat Kültür ve Eğitim Vakfı Genel Sekreteri Aydan Dirik, “Tarsus Festivali kapsamında biz vakıf olarak Uluslararası Çağdaş Sanatlar Müzesi girişimi başlatmıştık daha öncesinde. Müze olmasını düşündüğümüz bağış eserlerin, elimizde olan, topladığımız bağış eserlerden bazılarını sergiliyoruz” ifadelerine yer verdi.
“Tarsus’un tanıtımı için önemli bir festival”
Yeryüzü Pazarı Slow Food üreticisi Meryem Kayhan, yapılan festivalin Tarsus’un tanıtılması noktasında önemli olduğunu belirterek, “1. Uluslararası Tarsus Festivalimizde şu anda bayağı bir yoğunluk var. Bizler de memnunuz bu durumdan. Pazarımıza hareketlilik geldi. Bu festivalden dolayı Tarsus daha hareketli şu anda. Gelen insanlar pazarımızı geziyorlar, yöresel lezzetlerimizi tadıyorlar, tarihi yerlerimizi inceliyorlar” dedi.
Bu tür etkinliklerle, dışarıdan gelen misafirlere Tarsus’un lezzetlerini tattırıp, Tarsus’a bir katkı sağlamalarını amaçladıklarını kaydeden Hasan Gökayaz, “Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne böyle bir festival düzenlediği için teşekkür ederiz. Aslında Tarsusumuz tarihi bir şehir. Lezzetlerimiz de tarihimiz de… İlla ki gelsinler Tarsus’u görsünler” dedi.
“Tarsus’taki değişim, özellikle 1 yıldır fark ediliyor”
Festivale gelen vatandaşlardan Aysel Durmuş, festivalin şehre güzel şeyler katacağından söz ederken, “İyi şeyler katacağını düşünüyorum. Değişiklik olacak, bir hareket olacak Tarsus’ta. Değişimi zaten son 1 yıldır fark ediyoruz. Daha temiz oldu, sokaklar süpürülüyor. Etkinlikler olursa, dışarıdaki insanlar da gelip Tarsus’u daha yakından görebilir. Tarsus Festivali’nin hem tarihi tanımak, hem de Tarsus’u tanıtmak açısından iyi olacağını düşünüyorum” dedi.
Çocuğu ile festivale katılan Nuriye Keleş, “Ben çok mutlu oldum, çünkü çocuğum çok mutlu oldu. Burada hemen oyun aktivitelerine katıldı. Çok güzel ürünler tanıtılıyor. Her belediyenin yapması gereken bir şey bu. Tarsus Festivali sayesinde ilçemize renk geldi” dedi.
Çocuğu ile festival alanını gezen Dilek Polat, “Aslında çok güzel bir ilçedeyiz, ama etkinlikle çok kısıtlıydı. Bu yıl fazlasıyla etkinlik oldu. Birçok etkinliğe geldik ama bu daha farklı, çok avantajlı bence. Büyükşehir Belediyemize bu güzel imkanları sunduğu için teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.