meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=windows-1254" />

Kılıçdaroğlu: Gün beraber düşünme günüdür

Kılıçdaroğlu: Gün beraber düşünme günüdür

Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse şunu söyleyemez 'Efendim Cumhuriyet Halk Partisi sadece eleştirir hiçbir soruna çözüm üretmez.' Hayır, şiddetle reddediyorum. Hep beraber reddediyoruz. Kimin sorunu varsa o sorunla ilgileniyoruz." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde düzenlenen, Parti Meclisi (PM) toplantısının açılışındaki konuşmasında, siyaset kurumunun temel görevinin, ülkenin ve vatandaşların yaşadığı sorunları çözmeye kilitlenmesi olduğunu belirtti.

Kısır tartışmaların Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmayacağını herkesin çok iyi bilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, CHP ne söylüyorsa yüzde yüzünün doğru olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, her alanda halkın nabzını bire bir tuttuklarını söyledi.

Görevlerinin vatandaşın sorununa kilitlenmek ve siyasi iktidara çözüm üretmek olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, pandemide, ekonomide, dış politikada hangi sorun varsa çözümünü CHP'nin siyasi otoritenin önüne koyduğunu ifade etti.

Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse şunu söyleyemez 'Efendim Cumhuriyet Halk Partisi sadece eleştirir hiçbir soruna çözüm üretmez.' Hayır, şiddetle reddediyorum. Hep beraber reddediyoruz. Kimin sorunu varsa o sorunla ilgileniyoruz. Beylerin görmediği, bilmediği sorunlarla ilgileniyoruz." diye konuştu.

Apartman görevlilerinin, taşeron işçilerinin, evlere temizliğe giden kadınların, üniversite öğrencilerinin, esnafın sorunlarını CHP'nin dile getirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, iktidarın kendilerine bunun için teşekkür etmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye'de derin bir yarılma bulunduğunu, iktidarın gündemiyle halkın gündeminin ayrı olduğunu, yapay ve gerçek gündem bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin yapay gündemlerle zaman kaybetmesini doğru bulmadıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Erdoğan'a açık çağrı yapıyorum, sen 'Yapay gündemlerle bu sorun çözülür' diyorsan, oturup çözelim, oturup tartışalım. İşsizliği yapay gündemlerle çözeceksen, yoksulluğu çözeceksen konuşalım. Yapay gündemler ayrı, gerçek gündem ayrı." şeklinde konuştu.

"Gün beraber düşünme günüdür"

İktidarın Türkiye'nin gerçeklerinden tümüyle koptuğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Hangi AK Parti milletvekili çıkıp da Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde 'Esnafın şu sorunu var' diye bir açıklama yaptı?" sorusunu yöneltti.

AK Parti'ye, MHP'ye oy veren vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Gün beraber düşünme, bir dert varsa bu derdi beraber çözme günüdür. Ayrıcalığa ve ayrışmaya izin vermiyoruz. Çöpten yiyecek toplayan kadın bizim vatandaşımız. Çocuklar bizim evladımız. O soruna siyaset kurumu kayıtsız kalırsa görevini yapmıyor demektir. Herkesin, parlamentoda olan bütün milletvekillerinin parti ayrımı yapmaksızın Türkiye'nin sorunlarına kilitlenmeleri gerekir. Asıl görev AK Parti ve MHP'ye aittir. Siz bu sorunu çözmek için Meclis'e kanun getirdiniz de biz karşı mı çıktık? Siz bu sorunu çözmek için 'oturalım bir araştırma komisyonu kuralım' dediniz de biz karşı mı çıktık? Tam tersine bizim getirdiklerimizi reddettiniz. Bunların yatacak yeri yoktur. Sefaletten de açlıktan da bunlar sorumlular."

İktidarın ülkenin gerçek gündemini görmediğini ve devleti çürütmeye başladığını öne süren Kılıçdaroğlu, her PM üyesinin bunu bilip anlatması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, liyakat sistemi yok edildiğinde devletin çürümeye başlayacağını belirtti.

TÜİK'in işsizliğin azaldığına ilişkin açıklama yaptığını, bunun bir komedi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Orada görev yapanlar, siz gerçekleri görmüyor musunuz? Milyonların açlığını, sefaletini görmüyor musunuz? Her yaştan her eğitim düzeyinden on binlerce işsiz var." dedi.

"Türkiye gerçeği ayrı, iktidar sahipleri ayrı." diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye gerçeğinde açlık olduğunu savundu.

İktidarın 18 yılda Cumhuriyet tarihinde en büyük borçlanmayı yaptığını, her şeyi sattığını iddia eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Nereye gitti bu paralar? Bu açlık, sefalet neden? Asıl sorulması gereken soru bu. Bu sorunun cevabını Erdoğan senden bekliyorum. Devleti tek başına yönetiyorsun. İstediğin her şeyi yapıyorsun. İstediğine teşvik veriyorsun, istediğin kişinin mal varlığına el koyabiliyorsun. Ben sana sokaktaki vatandaşın sorduğu soruyu soruyorum. 'Vergi' dedin verdik. '40 yıldır vergi veriyorum, 40 gün bana bakamadı.' diyor esnaf. Nereye gitti bu paralar? 'Otoyol, havaalanı yaptık.' Hayır. Onları başkaları yaptı, sen de kefil oldun. Vergi verenlerin torunlarını borçlandırdın. Sen ne yaptın? Bana çık de ki 'Şu fabrikayı kurduk.' Tek fabrika bile kurmadın. Nereye gitti bu paralar? Sorunun cevabını vereyim, Erdoğan da, AK Parti'ye, MHP'ye oy veren kardeşlerim de duysun 83 milyonu bir avuç tefeciye mahkum ettiler."

"Kızsınlar, görsünler, işitsinler diye söylüyorum"

Paraların faizcilere gittiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, 18 yıldır ekonominin faiz ve döviz eksenli yönetildiğini, yatırım, üretim, istihdam olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Yerliyiz, milliyiz' diyorlar. Peki kardeşim yerli ve milliysen niye gidip de yabancılara el avuç açıp dileniyorsun 'Gelin yatırım yapın' diye. Senin sanayicin yok mu? Oraya teşvik ver. Beşli çeteye 83 milyonu neden mahkum ettin sen? Beşli çete dünyanın en büyük ihalelerini aldı. Bir de garanti verdin, Londra mahkemelerini yetkili kıldın. Sizin yatacak yeriniz var mı? Sizde vicdan, ahlak, liyakat adalet anlayışı var mı? Ben bunları söylediğim için kızıyorlar. Kızsınlar, görsünler, işitsinler diye söylüyorum."

İktidarın ülkeyi faiz ve döviz eksenli yönettiğini öne süren Kılıçdaroğlu, Türkiye'de faiz yükseldiğinde yurt dışındakilerin bankalarından yüzde 2-3 gibi düşük oranlarda kredi çektiğini, o parayı getirip Türkiye'ye mevduata yatırdığını, zamanı gelince dolara çevirip ülkelerine götürdüğünü söyledi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"1 milyon dolar yüzde 4 faizle Amerika'dan, İngiltere'den, Kanada'dan, Güney Kore'den bir kişi 1 milyon dolar parayı yüzde 4 faizle kendi ülkesindeki bankadan çeksin. Getirsin Türkiye'ye 1 yıl sonra 1 milyon dolar para getiren net kemiksiz kendi ülkesindeki faizi de ödemek şartıyla 130 bin dolar cebine keş para koyuyor. Kim ödüyor 130 bin doları? Bu ülkenin fakir fukarası ödüyor.

Soygun düzenini kim oluşturuyor? Bunlar oluşturuyorlar. Döviz fırlayınca yine döviz lobisi kazanıyor. Aynı lobi aslında. Kaybeden kim? 83 milyon. 83 milyon ama bir avuç hariç, beşli çete hariç. Dolar bazında garanti verilmiş. Dolar ne kadar yükselirse onların keyfi o kadar iyi. Bu gerçeği herkese anlatmak zorundayız."

Verilen verginin dışarıya gittiğini, içeride kullanılmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Beyler keyiflerini sürdürüyorlar. Saraydaki tabloyla Türkiye'deki gerçek arasında 180 derece fark var. Bir tarafta güllük gülistanlık, çalgılar, çengiler, öbür tarafta açlık, sefalet, yoksulluk, işsizlik. İki tablo. Bir tablo ne kadar beyazsa öbür tablo da o kadar siyah. Fakat devleti yöneten siyasi iktidar, pozisyonu hiç bozmuyor. Yapay gündemlerle halkın gündemini çalmak istiyor.

Tutturmuş 'CHP İstanbul İl Başkanı' Ne olmuş? Sen CHP'nin İstanbul İl Başkanı ile uğraşacağına işsizlik sorunu nasıl çözülür diye kafa yorsana. 'Ey Kılıçdaroğlu' diyor. Evet buyur. Ne diyorsun? Sen benimle uğraşacağına bu çöpten, konteynerden yiyecek toplayan kadınların sorunu nasıl çözülür diye uğraşsana. Senin görevin o değil mi?

'Bay Kemal..' Güzel 'Bay Kemal' Teşekkür ederim. En azından başına bir bay lafını eklemişsin. Peki sen kardeşim, bu memlekette açlık var, yoksulluk var, 'ben bunu çözeceğim' diye kafa yorsana, çalışsana. Hayır o konulara hiç girmiyor. Bakıyor bütün çocukların, hepsinin işi gücü iyi, cepleri dolar dolu, Türk lirası taşımıyorlar zaten. Saraya bakıyor, saraydaki her birisi bir maaş değil 5 ayrı yerden maaş alıyorlar. Her birisinin geliri 50 bin liradan daha fazla. Onların da keyfi yerinde. Yolsuzluk deseniz diz boyu zaten o konuyu hiç girmiyorlar. Memleketin sorununu kim çözecek? Millet İttifakı olarak biz çözeceğiz. Haram yemeyeceğiz, haram yedirmeyeceğiz, kul hakkı yemeyeceğiz, kul hakkı yedirmeyeceğiz."

"Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var"

Kılıçdaroğlu, tarihin kendilerine yüklediği bir sorumluluk bulunduğunu, o sorumluluğa herkesin hazır olması gerektiğini dile getirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat, kendisine 'sözde Cumhurbaşkanı' dedim diye çok alınmış. Bremen Mızıkacıları gibi çıktılar hep beraber dün akşam televizyonlar, Meclis Başkanından tutun herkes saldırıyor. Acaba bir yapay gündem oluşturabilir miyiz? Acaba vatandaşın gündemindeki açlığı, yoksulluğu karartabilir miyiz? Yaratan sensin, oluşturan sensin kardeşim. Milleti açlığa, fakirliğe, fukaralığa mahkum eden sensin. O nedenle ben sana 'sözde Cumhurbaşkanı' diyorum ve söylemeye de devam ediyorum.

Bir de tazminat davası açmış, 1 milyon lira. Teşekkür ederim, en azından 1 paralık açmadı. Ben onun hakkında 1 paralık açıyorum. Değeri o kadar çünkü. Başka ne olabilir? Türk lirası açmış dolarla da açabilirdi. Şu söyleniyor, 'Efendim milletin oyuyla seçilmiş olan bir Cumhurbaşkanına nasıl böyle denir?' Seçim, kişiyi cumhurbaşkanı yapmaz. Bu gerçeğin bilinmesi lazım. Seçime girersiniz seçimi kazanırsınız henüz cumhurbaşkanı değilsiniz. Cumhurbaşkanı olmanız için TBMM'de Anayasa'nın 103. maddesinde yer alan yemini okumanız lazım. Yemini okuyacaktınız önce."

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Yemini edeceksin o yemine sadık kaldığın sürece elbette ki 83 milyonun cumhurbaşkanısın. Hiç kimse buna itiraz edemez. Siyasi görüşün farklı olabilir, kimliğin, inancın her şey farklı olabilir." dedi.

Milletin iradesine her zaman, her ortamda saygı duyduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, milletin iradesine karşı bir şey söylemenin ne kendisine ne de partililerine asla yakışmayacağını kaydetti.

"Demokrasiyi bu ülkeye getiren bir parti olarak milletin iradesine saygı gösterdik." diyen Kılıçdaroğlu, milletin seçtiği kişinin de millete saygı duyması gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bakın kişi seçime girdi, seçimi kazandı geldi, yemin metnini okudu ve Cumhurbaşkanı oldu. İtiraz eden oldu mu? Hayır. Yemin uzun ama vatandaşlarım iyi bilsinler diye bir kısmını okuyayım. Türkiye Cumhurbaşkanı Mecliste yemin ederken, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim.' Bu yemini edip bu yemine sadık kaldığı sürece elbette cumhurbaşkanıdır. Hiç kimse aksini söyleyemez.

Büyük Türk milletinin şanını ve şerefini koruyacak, 83 milyonu kucaklayacak, tarafsızlıkla görev yapacak, hiç kimseyi ötekileştirmeyecek, o benim cumhurbaşkanımdır. Hangi partiden olursa olsun. Neden? Yemin ettikten sonra cumhurbaşkanı oluyor. Bu yemine sadık kalması lazım. Bu yemine sadık kaldı mı? Beni özellikle MHP'ye, AK Parti'ye oy veren değerli kardeşlerimin dinlemesini isterim. Neden 'sözde' diyorum? Senin oyun için değil. Türkiye'yi yüceltmek için çalışmadığı için diyorum. Türkiye'yi büyütmek için çalışmadığı için söylüyorum."

"9 madde sayacağım, yüzde yüzü doğru"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, AK Parti ve MHP'ye oy veren kişilere seslenerek, "Bakınız 9 madde sayacağım. AK Parti'ye de Milliyetçi Hareket Partisine de oy veren kardeşlerim 9 maddeyi dinlesinler. 'Şu madde yanlış, şu cümle, şu kelime yanlış' desinler. Yüzde yüzü doğru." ifadesini kullandı.

İlk maddenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Ne kadar güzel değil mi? Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve bireylerinin, şanını ve şerefini koruyacaksın. Peki kardeşim Süleyman Şah Türbesi'ni kim kaçırdı? Kendi toprağından bayrağını kim indirdi? Kim kendi toprağından kaçtı ve terör örgütüne teslim etti? Bunu teslim eden adamın Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini koruduğunu düşünüyor musunuz? Elinizi vicdanınıza koyun. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kendi toprağından kendi bayrağını indirip, kendi Süleyman Şah Türbesi'ni kaçıran ikinci kişi yoktur, bu talimatı veren ikinci kişi yoktur.

Bu talimatı veren Türkiye Cumhuriyeti devletinin şan ve şerefini korumamıştır. Bir Allah'ın kulu çıksın desin 'Hayır efendim iyi ki bayrağı indirdik, iyi ki türbeyi kaçırdık ve böylece Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanını ve şerefini kurtardık.' Bir kişi çıksın söylesin, havuz medyası da söylesin. Onların kalemşörleri var, onlar da yazsınlar köşe yazılarını. Kim yaptı? Erdoğan yaptı. Hani sen yemin içmiştin, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini koruyacağım, yücelteceğim, üzerime aldığım görevi yapacağım, namusum ve şerefim üzerine ant içtim.' Peki nedir bu?"

İkinci maddeyi "Cumhurbaşkanı temsil ettiği ülkenin, temsil ettiği bayrağın şanını ve şerefini korur, herkese eşit mesafededir. Kendi ülkesinin şanını ve şerefini korumak için hiçbir şeyden ödün vermez." şeklinde aktaran Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Bir egemen güç düşünün, Trump'ı düşünün. Kendisine mektup yazıyor ve 'aptal olma' diyor. Erdoğan çıkıp 'Sen bana aptal olma diyemezsin' dedi mi? Demedi. Aptal olma diye kime diyor? Türkiye Cumhuriyeti'ne söylüyor aslında. Temsil ettiği makama söylüyor. Ben rahatsız oluyorum, ben itiraz ediyorum, beyefendiden çıt çıkmıyor. Şimdi ben AK Parti'ye, Milliyetçi Hareket Partisine oy veren veya sandığa gitmeyen bütün vatandaşlarıma sormak isterim. Bu mudur Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek? Ben buna 'sözde' demeyim de ne diyeyim? Aslında daha ağırını hak ediyor. Aldığı mektubu bilmem nereye götürecekmiş. Nereye götüreceksin, devletin arşivine girdi zaten. Dünyadaki bütün ülkelerin arşivine girdi." 

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı'nın attığı adımı, söylediği sözü Türkiye Cumhuriyeti devletini düşünerek ifade etmesi gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bu can bu tende kaldığı sürece papazı alamazsın." sözünü anımsatan Kılıçdaroğlu, "Kim söyledi? Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat söyledi. Peki sonra ne oldu? Bir telefon, tehdit. Papazı teslim etti. Allah aşkına bu mudur Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak? Bir Allah'ın kulu çıksın desin ki 'Bu tehdide karşı papazın teslim edilmesi Türkiye'nin şan ve şerefini kurtarmak için yapılmıştır'. Yapan kim? Erdoğan. Vermem diyen kim? Aynı adam. Nasıl verdin? Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarının şanını ve şerefini korumak için mi yaptın sen bunu?" diye konuştu.

"Benim ağrıma gidiyor" 

İdlib'de 36 askerin şehit edilmesini hatırlatan Kılıçdaroğlu, askerleri vuran Rusya'nın "Bize haber vermediniz, biz de düşman zannedip vurduk." dediğini söyledi.

Erdoğan'ın Putin ile görüştüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Biz herhalde 36 şehidimizin hesabını sormak için gitti dedik. Putin'in kapısında dakikalarca bekletildi. Bu mudur Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak? Benim ağrıma gidiyor. Beni temsil ettiğini söylüyorsun. Bir başka devlet başkanının kapısında dakikalarca bekliyorsun, sonra da kalkıp 'Ben cumhurbaşkanıyım bana sözde diyemezsin' diyor. Ne sözde kardeşim, daha ağırını söylemek istiyorum aslında. Sen Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanını ve şerefini yok ettin. Sen her gelenin tokatladığı bir ülke haline döndürdün Türkiye Cumhuriyeti devletini." ifadesini kullandı.

"Her türlü konuşmayı yapıyor, aslan kesiliyor içerde." diyen Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Çıktılar, 'Erdoğan bak bizi kızdırma yoksa senin mal varlığını araştırırız' açıklamasını yaptılar. Ne demek bu? AK Parti'ye, Milliyetçi Hareket Partisine oy veren kardeşim beni iyi dinle, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin mal varlığı dolayısıyla tehdit edilmesi karşısında o kişi çıkıp, 'Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanını ve şerefini korumak ve yüceltmek zorundayım, bu benim görevimdir. Benim mal varlığımı araştırmazsanız namertsiniz' demesi lazımdı. Dedi mi? Demedi. Ağzına bant çekti ve yerine oturdu. Şimdi sormak istiyorum, bu mudur Türkiye Cumhuriyeti devletinin şan ve şerefini korumak? Sen mi Türkiye Cumhuriyeti devletinin şan ve şerefini koruyacaksın?" 

"Bu ülke hiçbir zaman egemen güçlerin karşısında diz çökmedi"

Kılıçdaroğlu, Akdeniz'in ortasında, uluslararası sularda Türkiye'nin bir gemisine arama yapılacağının söylendiğini belirtti. 

Erdoğan'a 4 saat ulaşılamadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Bir Allah'ın kulu çıkıp 'Bizim gemimizi arayamazsınız' diyemiyor. Roma Büyükelçisi 'Bir saat daha izin verin' diyor, aradan 5 saat geçiyor ve bizim gemimiz uluslararası sularda aranıyor. Sen mi koruyorsun Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini? Kimsin sen? Bütün bunları yapanlar kendi ülkelerine ihanet edenlerdir. Bu ülkenin bir şanı, şerefi, geçmişi var. Bu ülkenin verdiği bir Milli Kurtuluş Savaşı var. Bu ülke hiçbir zaman egemen güçlerin karşısında diz çökmedi, hiçbir zaman egemenlerin sözlerini yerine getirmedi." dedi.

"Taç giyen baş akıllanır, adaletli olur, liyakatli olur dedik. Devletin yönetiminde liyakat var mıdır yok mudur, devlette aksayan bir şey var mıdır yok mudur buna bakar dedik." şeklinde konuşan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Sen Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuşsun, o koltuğu işgal etmişsin yeminini tutmuyorsun, yemininin gereğini yapmıyorsun. Sahte diplomalı adamı kamu bankasına yönetim kurulu üyesi olarak atıyorsun. Akıl alacak şey değil. Sahtekarlığa prim veren bir adam cumhurbaşkanı olabilir mi? Dünyanın hangi ülkesinde sahtekardan cumhurbaşkanı olur? Olmaz, olmamalı. Sahtekarlık yapana ses çıkarmazsanız o suça ortaksınız demektir, destek veriyorsunuz demektir. Bunları söylüyorum, beyefendi gene ağaca çıkacak, çıksın. Söylemekten geri durmayacağım, söyleyeceğim her yerde. Mısır'daki sağır sultan duyuncaya kadar söyleyeceğim. Devleti yönetemiyorlar. Yönetme güçleri ve kapasiteleri de yok."

"Haksızlığa karşıyım, hepimiz karşıyız"

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminde şehitler verildiğini, Beşiktaş'taki terör saldırısında çok sayıda polisin şehit olduğunu hatırlattı.

Bunun üzerine bağış kampanyası yapıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, herkesin şehit yakınlarına ve gazilere verilmek üzere o bağış kampanyasına katkıda bulunduğunu dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, "Bir ülkenin Cumhurbaşkanı şehitler için vatandaşın verdiği paraya çöker mi? Vermediler parayı, hala vermiyorlar. Yemin metninde milli dayanışmayı sağlamak var. Bu milli dayanışmaya aykırı bir şeydir. Sen ettiğin yemini tutmuyorsun. Milli dayanışma nasıl olur? Vatandaş vermiş, alırsın parayı adil şekilde dağıtırsın, kamuoyuna da duyurursun. O zaman vatandaş 'Evet benim verdiğim bağış yerini buldu' der. Yerini buldu mu? Bulmadı. Paraya çöktüler. Sonra da kalkıp bana milli dayanışmadan söz edecekler. Sen onu benim külahıma anlat." diye konuştu.

"Taç giyen baş akıllanır" sözünün sıradan bir söz olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, taç giyildiği andan itibaren devletin saygınlığının korunmak zorunda olunduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Bir ülkenin en tepe noktasında Cumhurbaşkanı olan bir kişi dünyanın hangi ülkesinde rüşvet alan birisini Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmek üzere büyükelçi olarak atasın? Hangi ülkede var? Bu mudur devletin şanını ve şerefini korumak. Şanını ve şerefini ayaklar altına aldığınız. Utanmadan bir de bunu yapıyorsunuz. Ben isyan etmeyim de kim etsin? Ben bu ülkenin tarihine bağlıyım, soyuna sopuna bağlıyım, bu ülkenin vatandaşlarını seviyorum. Haksızlığa karşıyım, hepimiz karşıyız. Kalkmış 'Bana neden sözde Cumhurbaşkanı dedin' diyor. Sana Cumhurbaşkanı demek hata. Sen AK Parti'nin Genel Başkanı değil misin? AK Parti'nin Genel Başkanısın.

Erdoğan'a son bir soru sormak isterim. Sayın Erdoğan, senin için namus ve şeref hangi anlama geliyor? Namus ve şeref için bütün dünya mücadele eder. Söylediklerimin yüzde yüzü doğru. Hangisi yanlış? Hepsi doğru. O nedenle vatandaşlarıma seslenmek isterim, hepimizin düşünmeye ihtiyacı var. Bu memleket hepimizin memleketidir, bu ülke hepimizin ülkesidir. Hepimiz vatanseveriz. Hiç kimseyi ötekileştirmiyoruz, öyle bir hakkımız da yok. Kimse 'Ben daha fazla vatanseverim' diyemez de zaten. Herkes bu vatanını, bayrağını sever. Vatanı büyütmek, güçlendirmek için liyakate ihtiyaç var. Siyaset kurumunun hesap vermeye ihtiyacı var. Siyasetçi cebini doldurmak için politika yapmamalı, siyasetçi halkın sorununu çözmek için siyaset yapmalı. Halkı dinlemeli, vatandaşı dinlemeli."

"Biz hiç kimsenin kimliğiyle, yaşam tarzıyla, inancıyla uğraşmayız"

Herkesin hakkına ve hukukuna saygılı olmak gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Biz rüşvet yemeyiz, haksızlık yapmayız, kul hakkı yemeyiz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyiz. Biz bir çocuk yatağında açsa o gece rahat uyumayanlardanız. Biz hiç kimsenin kimliğiyle, yaşam tarzıyla, inancıyla uğraşmayız. Allah ile kulun arasına girmek gibi bir düşüncemiz hiç olmadı olmayacaktır. Birilerinin yaptığı gibi yapmayacağız, vatandaşı bölmeyeceğiz. Her gittiğimiz ortamda vatandaşa doğruları söyleyeceğiz." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine bir milyonluk tazminat davası açtığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Önce kendisine yürekten teşekkür ederim. Neden biliyor musunuz? Bütün bu anlattıklarımı hakimin önüne de koyacağım. Dışişleri Bakanlığından Trump'ın yazdığı mektubun gelmesini de isteyeceğim. Yargıya gideceğiz, verdiği için teşekkür ederim. Hatta ikinci bir dava açarsa yeniden teşekkür ederim. Bütün bunları ve daha fazlasını hakimin önüne koyacağım. Kime üzülüyorum biliyor musunuz? Hakime üzülüyorum. Bütün bu gerçekleri görüp ne yapacak?" diye konuştu.



Başlangıç Tarihi
Bitiş Tarihi